O meşhur korkular burnumun ucunda ölüm gibi bekliyor... Gece rüyalarıma giren, aklıma geldikçe elimi ayağımı titreten o meşhur kaybetme korkuları bir saat kadar uzağımda ve gram acımıyor.
İtiraflar basit birer cümleye dönmüş, ne söylesem nafile hissi sarıp sarmalıyor tüm bedenimi. Kaçınılmaz olduğu aşikar, ancak ilk günlerde verdiği acı hiç bitmeyecek gibiydi. Korkma vesselam, kaybetmek görecelidir, kimin kaybettiğine bakmalı uzaklarda bir çay bahçesinde.
Siyah İlham
Karanlıktaki İlham Perileri ve Siyahın Dansı...
29 Aralık 2017 Cuma
Hissetmiyorum
8 Aralık 2017 Cuma
Veda-i İftihar
Asıl korku vedalaşma değil , vedalaştıklarımızdır. Gidip dönmemek, dönüp bulamamak, değişmek ya da kaybetmek korkusudur vedanın bir diğer adı. Geleceğe dair içinde uçuşan kelebekler ve geçmişte bıraktığın derin izlerin siyah beyaz kombinasyonu sonucu oluşur en korkunç vedalar. Güneşin yakıp kavurduğu sıcak asfalta değen buz gibi bedenlerin kasveti her şeyi daha zor bir hale getirir. Bir zamanlar hiç bir şeyden korkmadığına inanırken yıllar sonra bütün korkularını bir veda öpücüğü ile sırtına alır ve sonunda ne olacağını hiç bilmediğin uzun yollara koyulur gidersin. El sallamak bir ritüel olmuş ancak içinden geçen koşa koşa inmek ve tekrar tekrar sarılmak vedasından korktuğun her şeye, ağlamak hiç utanmadan.
30 Kasım 2017 Perşembe
Bir Küçük Hezimet
Bazen hayallerimi yazıyorum, bazen hayal kırıklıklarımı. Mutlu olduğum anları, gerçekleşen hayallerimi ya da seni zerre ilgilendirmeyen zaferlerimi yazmak isterdim.
Fakat benim hayatımda neredeyse iyi giden hiç bir şey yok. Bu kez yıllarımı çöpe attığım için burdayım ve yine nedeninin hiç bir önemi yok. Konu olarak temamız şu ki okul için geldiğim, hayatımın işi olacak işe girdiğim ve koca bir 5 yılımı verdiğim bu siktirboktan şehirden elimde bir hiçle eve dönüşüm. Ailem, dostlarım, eski sevgilim, ilkokul arkadaşım ve daha nicelerine göstere göstere pes edişim.
Hayat her gün aleyhimize işleyen, benim için genelde kaybedilen bir kumar. Hayatımın aşkı buralarda bir yerlerde, Ege semalarında satın alacağım evin parası, emeklilik ikramiyem, gençlik anılarım ve daha niceleri birkaç gün sonra ellerimden kayıp gidecek. Bir devrim şarkısı vardır, yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe, der ve öylece çalıp gider. İşte o şarkıdaki notaları çalıyor her bir parçam. O şarkıyı bağıra bağıra söylüyor yüreğim, ağlamıyorum ancak ağlamalıyım. İçimde biriken bu kaybediş filmini ağlayarak bitirmeliyim.
Öyle işte, tadım kaçtı. Kendine iyi bak.
17 Ekim 2017 Salı
Küçük Beyaz Tuz Parçası
Kimsenin umurunda değil gözlerden akan yaşlar, uykusuz geceler, vakitsiz uyanıp tek kadehte sarhoş olmalar. Kimse kaç saattir beklediğime dikkat etmiyor, kimse ne zaman geleceğimi de önemsemiyor ben onlara gırtlak patlatırcasına bağırırken. Kimse geçmişimde geçtiğim sokaklardan 20 sene sonra neden geçtiğimi sormuyor, rüyamda sayıkladığım ismin kime ait olduğunu merak etmiyor. Kimse "Hakikaten ya, nasılsın?" demiyor. Sormuyorlar yaşıyor muyum acaba beni yalnız bırakıp gittikleri fırtınalı denizlerden sağ çıkabildin mi, iyi miyim diye merak etmiyorlar.
Bir kağıt ve bir kalemden başka bir şey yaratmadılar saçma sapan sohbetler ardında, sahte gülüşler, kibirli bakışlardan sonra benden başka kimseyi bulamadılar. Çünkü siz bensiz yaşadıkça ben daha çok maruz kalacağım aklımı kemiren deli duygulara, devrimci şiirlere, Dünya edebiyatına belki. Ama ben sizden mahrum kalmıyorum, ben sadece duyar oluyorum içimdeki çığlıkları. Kağıtlar eskitip kalemlerle savaşıyorum en derin yaralarıma karşı.
Ve öylesine yazıyorum buraya. Umarsız, sonucu olmayan ve okunmayan yazılar yazıyorum emekli olduktan sonra verandada kitabımı okurken aklıma gelip tek başıma okuyacağım yazılara. Öylesine boş, öyle gelip geçici...
27 Eylül 2017 Çarşamba
Son G'ece
İşte bu yüzden zor geliyor bunu yapmak, sevmek, sevilmekten bahsetmek zor geliyor. Dünyanın böyle boktan bir hal aldığını gördükçe ne o ceylanı avlayan timsaha engel olabiliyorsun ne de bir ağacın var o kuşu çağırabilecek. Yıllar geçse de kirli ırmağın suyuyla, yeşil rengini unutmuş olsak da o ceylan da kuş da yaşamaya devam ediyor oysaki... Küçücük yüreklere sıkıştırılmış ön yargılar, korkular ve hırçınlık yüzünden sevemedik kimseleri. Sevdiğimize inandıramadık, kalplere sıkıştırılan o boktan şeylerin arasında beyaz bir kelebek, rengarenk bir çiçek, hoş bir rahiya olamadık hiç bir zaman. Ancak bir yere de varamadık kapkaranlık zihinlerin arasından sıyrılıp.
Karşısına geçip neler söyleyeceğimizin planlarını yaparken söyleyebildiğimiz asıl kelimeleri unuttuk, benliğimizi yitirdik günden güne. Uykularımız her kaçtığında biraz daha denedik daha güzelini, onun için daha güzelini, yapmak için. Olmadı; bizim için güzel olmayan şeyleri yapmaya başladık o güzel görsün diye. O gitti, güzel olmayan şeyleri bize bıraktı. Ne korkunç bir kayıp. Halbuki sen olabilsen, ben olabilsem karşısında, tamı tamına, eksiksiz... Ne muazzam bir manzara olurdu kim bilir..
Sen sevdiğin filmlerden bahsediyorsun, sevdiğin müziği dinliyor, sevdiğin tarzda şiirler okuyup kitapların sadece kapaklarına bakıyorsun. Sabırsızlıkla beklediğin film vizyona girdiğinde gönül rahatlığıyla gidiyor, hıçkıra hıçkıra ağlıyor ya da bağıra bağıra gülüyorsun. Çay içiyor, pazar günleri ormanda yürüyüşe çıkıyorsun. Tamamen isteyerek, severek. Ve o da seni seviyor. Belki de sırf ona benzemeye çalışmadığın için seviyor, belki de o da aynı şeylerden hoşlanıyor ya da ne bileyim belki hep böyle bir hayat istemiştir kimselere söyleyemeden. Ama seni seviyor, sen olduğun için.
Replikler yazıp söylediklerinin karşısında vereceğim cevapları düşünmeyi bıraktım. Karşısına çıktığımda ben olacağım, iki kelimeyi ezberlemeye çalışan biri değil, iki çift göze bakarak cilt cilt romanlar yazan ben olacağım karşısında. Umarım karşısına çıktığımda madalyonun diğer tarafındaki ben ortaya çıkıp bütün kelimelerin sonuna saçma sapak ekler getirip her cümlenin sonunda nefes nefese kalmaz, terleyip ellerini arkasına bağlamaz edebi cümleler kurarken. Bana şans dilemeni isterdim ama bunu okuduğunda ya yeniden doğmuşçasına mutlu olacağım ya da çoktan kaybedip köşeme çekileceğim. Önemli olan, sen bunu okuduğunda geç kalmamış olman.
"Vakit varken tomurcukları topla, zaman hala akıyor ve bugün gülümseyen bu çiçek yarın ölüyor olabilir..." Mükerrer.
21 Eylül 2017 Perşembe
Söz Savaşları
6 Eylül 2017 Çarşamba
Bir küçük tabure
Ölüm değil korkum, çileni götürebilmek korkutan beni, gözyaşlarımı götürmek cehennemin dibine kadar.
Kimimizin elinde bir kılıç, kimimizde belki yüzyıllar öncesinden bir silah. Hayat bize doğru koşuyor, biz ona....
Yüz binlerin heba olduğu yollardan geçiyoruz korkusuzca. Kan göllerinde yıkanıyoruz her geçen gün. Günahlardan birer siperimiz var hayatın akışına karşı duran. Mataramızdaki gözyaşları tek besin kaynağımız. Çavuş ya da general yok, rütbe yok. Biz varız bu kanlı savaşta. Sonuna kadar yaşamak için kanımızın son damlasını gözden çıkarmış durumdayız. Aşk, sevgi, dost, aile ve bir çok cephe var savaşın en çirkin yüzünü gösterdiği.
Ölüm korkumuz yok ancak bunca antik duyguyu silip atmaya da yeni bir aşk bulmaya da zamanımız yok. Seviniz.
Umut sadece bir isim midir sizin için?
3 Şubat 2017 Cuma
Bir Unuttur Yaşamak
Her gece güneşten sonra çöker odana, en ücra köşelere kadar işler buram buram unutmak... Anılar oturur aklının bi ucuna, söylenir durur habire.
Onca yıl katlandığın bu işkence şu sözlerle biter sonra "Anasını avradını sittiklerim, gidin artık!"
2 Ekim 2016 Pazar
Son Mektup
18 Eylül 2016 Pazar
Durak mı yanlış, gideceğim yer mi..?
14 Eylül 2016 Çarşamba
Bu Kez Doğru Bekliyorum Galiba
Ölü duygularım birer birer canlanıyor, ruhumu okşuyor sanki, daha önce varımı yoğumu alıp götüren rüzgarlar... Bu kez oluyor sanki, doğru zamanda, doğru yerde oluyor seni beklemelerim, bu kez doğru seviyorum galiba. Galiba, doğru bekliyorum bu kez...
09/09/2016 21:03
17 Kasım 2014 Pazartesi
Son "Seni Seviyorum"umum...
Halbuki en kolay şey hislerimiz... Hissetmek o kadar kolay ki duyguları, acıyı, mutluluğu, huzuru, hatıraları. Bunları söylemek her şeyi zorlaştırıyor. Gün geçtikçe en basit doğruları söylemek bile en zor işlerden biri oluyor. Eminim ki sevdiğini söyleyebilmek herkes için kolaydı ama; İLK KEZ sadece. Her şey gibi onun da ilki çok değerliydi. "Seni Seviyorum" diye haykırmak yüreğin en derinlerinden. Sığ bir suya elini daldırıp onlarca değerli taşı bir seferde çıkarabilmek kadar güzel, sürükleyici ilk sevgi cümlemiz.
Peki şimdi? Bu değerli taşları oradan çıkarmak neden bu kadar zor oldu? Kim yaptı bunu? Söylediğimiz kişi mi? Daha önce çıkardığımız taşları kaybetme korkusu mu? Bence hiç biri... İlk kez seni seviyorum dediğimiz kişi; bütün o değerli taşları sanki hiç bitmeyecekmiş gibi harcadı. En azından benim için. Dudaklarımdan dökülen her bir değerli taşı benden daha çok sevdiği birileri için, benden daha çok sevdiği bir şey için harcadı umarsızca.
Yazılan bütün şiirler bir Facebook profilinde bir beğeni fazla alabilmek için harcandı sanki, sanki bütün hediyelerim ikinci el satan bir dükkanın ücra köşelerinde tozlandı. Öyle bir his ki, sevdiğim tek oyuncağım elimi dahi süremeden duvara vurulup parçalandı sanki...
Her şeyin sebebi var. Benim uykularımın, şarkılarımın, kızmalarımın, üzülmelerimin, gözyaşlarımın tek bir sebebi varken, o sebebin hiç benim olamadı. Olmadı, yada olamadı. Sonuç olarak ben bu boş sayfaları, boş cümlelerle süslemeye çalışırken, belkide bir ayrılığın en büyük fotoğrafçısı oldu benim değerli taşlarımı hediye ettiğim kişi. Ben o taşları noktasına kadar hatırlarken, belki benim "Seni seviyorum"umu, başkalarınınkiyle karıştıracak kadar zengin şu an... Kim bilir, belkide bu yazıyı okuyordur...
13 Kasım 2014 Perşembe
Öldü duygularım, kırıldı kalemim
Ne bir şiir yazıyor kalemim, ne bir dirhem laf ediyor dilim. Her yer karanlık gidişinden sonra, her yer darmadağın... Uykularım eksik, duygularım hükümsüz. Aşkım fütursuz, kelimeler uzun, lüzumsuz... Kim dinler ki benim Mecnun misali aşk hikayemi, kim anlar ki sana verdiklerimi? Giderken düşündün mü hiç beni,bir kez baktın mı ki arkana, bir kez olsun baktın mı beni hapsettiğin bu kör eden karanlığa? Eskidendi hüzünlenmelerim, hissetmelerim, eskidendi ağlamalarım. Şimdi aldın gittin duygularımı. Kızgın değilim, kızamam da zaten sana...
5 Kasım 2014 Çarşamba
Açılış İsyanı
Gün geçtikçe kirlenen Dünyada temiz kalmaya çalıştığımız için bunca yalnızlığımız.
Sevip, sevmeye devam ettiğimiz için belki. Uzaklarda da olsa, yanıbaşında da otursa, sadece sevdiğimiz için. Bi insanda aradığımız hiç bişey bacak arasında olmadığından, gözlerinin rengini bildiğimiz için yalnızız..
Şiirler yazabildiğimiz için sırılsıklam yalnızız, şarkıların tüm sözlerine sevdiklerimizi sakladığımız için durgun sularımız. Gecelerin ne kadar uzun olduğunu bildiğimizden, uykularımızın tadı tuzu olmadığından bu çokça yalnızlık...
Ruhumuzun derinliklerindeki eski aşklar, uykumuzun kaçtığı hayırsızlar, gözyaşımızda akıp giden pişmanlıklar, ses tonumuzda titreyen soğuk bakışlar, bırakıp gidişler, söylenmiş yalanlar, sönen alevler ve hâlâ seveceğim diye nara atan yüreğimiz bizi böyle yapayalnız bırakanlar.
"Her yer kapkaranlık olsa da, beyaz kalmanız dileklerimle..."
11 Mayıs 2014 Pazar
Anneler Gününüz Kutlu Olsun...
"Anneler gününüz kutlu olsun, en güzel sıfatın sahipleri..."
18 Mart 2014 Salı
Kahramanı olmak istediğim bir masaldın sen benim...
17 Mart 2014 Pazartesi
Bir Nefeste Çek İçine Beni...
Susadım sana, nefes kadar, çöle damlayan bir damlacık gibisin; hiç gelmeyen. Şakaklarımı yakan bir duman gibisin, bir nefeste çektim içime. Boğazıma düğümlenen yıllanmış bir şarap aşkın, yutkunmak zor, söküp atmak acıtır. Vedaları öğrettiğin gibi kavuşmayı merak ettiriyorsun aklımın bir ucunda... Lafı uzatmaya gerek yok, dön işte, çok mu zor?
16 Mart 2014 Pazar
Kitabın Adı "Aşk"
Takatim kalmadı dön demeye, peşinden gelmeye de. Aynı kahve köşesinde sen geçersin diye beklemekten başka bir çarem yokmuşçasına acizim, nefes alıp vermekten ibaret... Kitabımın son sayfasındayım, hep denk geldiğimiz otobüs durağında. Gelişini bekliyor kitabım, hep hayal ettiğimiz avrupa treninin... Kitaplarım var senden habersiz okuduğum, "Aşk" diye bir kitap kaldı elimde, bitmiyor sen olmadan. Sayfalar eksik, cümleleri devrik hep, son sayfası kayıp. Gel bi zahmet, bitirelim şu kitabı...
Devler Ülkesindeki Sıska Vücutlar
Bir Gülümse Yeter, Bir Tebessüm Kafi...
15 Mart 2014 Cumartesi
Komedram
11 Mart 2014 Salı
Derin Rüyalar..
10 Mart 2014 Pazartesi
Dalga Geçiyor Hayat...
Sesine benzer sesler gönderdi bana, kokuna benzer kokular... Özlemler sardı boynuma, kelepçeledi aşkını yüreğimin en derinine. Bir tebessüm dahi görmedim, gidişinin ardından döktüğüm gözyaşlarından sonra... Bir küçük güneş doğmadı kara bulutlarının ardından... Anıların birer yük sırtımda, adın bir acı hatıra. Gidişin filmin en hüzünlü sahnesi, özlemlerin yok tesellisi. Bilmem farkında mısın, "Elveda" deyişin aşkımızın katili...
Ölüler Konuşamaz
Sen, bakmaya kıyamadığım, ellere yar diye ellerini bıraktığımsın. Elvedalar yetmez sana, güle güle diyemem. Gittin işte, öldüm ben konuşamam...
8 Mart 2014 Cumartesi
Gülümse
Denizlere üfle nefesini, dağlara aç gözlerini. Yürü, kıskansın kuğular asaleti. Gülümse aşk tanem, gülümse kardelenim... Gülümse belki geçer şu kar yağışları, gülümse ki dinsin şu acı gözyaşları... Gülümse kuzucuklar kırlara çıksın. Belki evim güneş alır, belkide yeni bir aşk filmi gelir köşedeki sinemaya. Parkta oynayan çocuklar geri döner belki, sen gülümse. Dalgalar durulur belki, vazgeçerler kıyıyı dövmekten, gemiler geri gelir, gülümse. Çiçekler soldu bahçemdeki, toprak kurudu. Ne bir damla gözyaşım kaldı damlatacak, ne mecalim var çiçekleri sulayacak. Gülümse, belki güneşin yeter çiçeklere. Gülümse işte sevgilim, gönlüme getirdiğin gibi dünyama da gelir belki baharın, sen gülümse...
İlk Göz Ağrım, Son Kaybımsın...
Benimse bir buruk acım var içimde, bir kara sevdam. Şarkılara eşlik edecek nefesim de yok, çocuklarla koşuşturacak takatim de. Bende kalmış bir kokun var buram buram, içimi buran. Bir aşk şiiri var ellerimde duran, sana itafen. Kimselerin okuyamadığı, okuyanların anlamadığı basit cümlelerim var sana saklanan. Sen ise onlarca adım uzağımdasın benim, ellerimin uzanamayacağı tozlu raflardasın. Sen, benim ilk göz ağrım, son kaybımsın...
Şiir Denemesi.
Bilemem bunca zaman nasıl dayandım...
Mektup
Eldivenlerini eksik etme pamuk ellerinden, sıkı giyin sevgilim.. Hani kırmızı, örgü bi şapkan vardı, çok severdim? Onu da giy, saçlarını sal sonra... Hatırlar mısın bilmem, hani yürürdük kordonda, hafta sonları; yine yürüyorsan, yalnız ya da değil, şemsiyeni de al yanına. Islanmasın kirpiklerin... Gamzelerinden akmasın damlalar, ağlamak yakışmaz sana, yağmurda da ıslanma sırılsıklam. Zor oluyor hastalık, ben daha atlatamadım; sende hasta olma güzelim. Çayına tek şeker at yine, biliyorsun şeker zararlı, yaşlanmayı da sevmezsin, senden tatlı olmasın çayların. Çikolatalı kurabiyelerden bi tane de benim için al lütfen, kim bilir, belki karşına çıkarım ansızın? Senden sonra gitmedim o pastaneye, kurabiyelerle de aram yok artık. Tadı kaçtı her şey gibi. Sigaraya başladım bu arada, sana benzetiyorum onu...
İlk başta başımı döndürüyor diye sevmiştim, sonra bırakamaz oldum. Şimdi müptelasıyım, ciğerlerime yaptıklarını bile bile içiyorum. Dumanı da senin gibi alımlı, süzülüp gidiyor. Ve geri dönmüyor, ASLA...
Öyle işte, dikkat et kendine, özleme beni, iyiyim...
7 Mart 2014 Cuma
Bir Sen Var Beni Benden Alan, Bir Ben Var, Sende Kalan...
Sen giden son gemisin. Ömrümün son demi...
Güneşli başlayan günlerde yağan yağmursun sen, çarşaf gibi yağmış karın üstüne basan ilk ayak... Gönül ağacımdan düşen son yaprak...
Kayan ilk yıldızımsın sen, gerçekleşmeyen dileğim. Bir rüyasın sen, acılardan sorumlu meleğim...
Son estürmanımsın sen, hayat senfonimin tek eksiği. Kayıp notalarımsın sen, şiirlerimin noksan kelimesi...
Filmlerimin baş rolüsün sen, hiikayelerimin mutsuz sonu.
Ve sen bir bensin, beni benden alan. Bir sen var beni benden alan, bir ben var işte; sende kalan...
Yeminlerim var benim, seni unutmamaya...
Sen ki günlerin en yağmurlusu, kışların en soğusun.
Sen dün çekip giden, cinayetimin sorumlususun.
Aşkın düşmanı belki, gidenlerin en güzeli.
Sigaramın en zehirli halisin,
Rakıların en seki...
Bir kar tanesi kadar soğuksun, bir o kadar eşsiz, narin...
Kadehlerimin son demisin sen,
Şubatların otuzu.
Sen kaybolmanın asıl adısın, terkedişlerin üstadı.
Sen ki beni yalnızlıkla sınayansın,
Güneşlerimi batıran.
Sen ki, beni hayata bağlayıp beni burda yalnız bırakansın.
Yılları saydın mı bilmem ama;
Satır satır yazdım seni aklımın köşelerine.
Boğum boğum işledim aşkını, kalbimin boş beyaz saraylarına.
Gecenin karanlığına gömdüm gözlerini,
Güneşin parlaklığına...
Ve; yeminlerim var benim, seni unutmamak adına...
6 Mart 2014 Perşembe
Öyle işte...
5 Mart 2014 Çarşamba
Gidemezsin Demiştim.
4 Mart 2014 Salı
Nasılda Gelip Geçtin Hayatımdan...
Dön diyemem, dönersen burdayım sevgilim, gel al beni öldürdüğün yerden...
Dört duvarın arasındayım, gözlerinde bir yerde. Bir başıboş zamandayım, yelkovanın ucunda. Zamanın durduğu yerdeyim, güneşin uzağında. Yüce dağlar var, güzel günleri saklayan. Bir ben var senini kaybetmiş, bir de sen, beni benden alıp gitmiş. Basit bir labirentteyim, çıkmaz sokağın birinde. Solan bir gülün dikenindeyim, doğan günün gecesinde. Sensiz bir uçurumdayım, ölümün son hecesinde. Gittiğin yollarda bir taş oldum, belki geri dönersin diye...
Yollarına güller serdim, solmadan gör güzelim. Güneşe adını yazdım, gece olmadan dön sevdiğim. Ardından bakmak daha da zorlaşıyor, sanki her adımında ölüm yaklaşıyor. Aşk değil bunun adı, susamadım henüz aşka. Çok sevdiğimi kaybettim güzelim, yaşamdan ayrılmanın tadı başka...
Dön diyemem, dönersen burdayım sevgilim, gel al beni öldürdüğün yerden...
3 Mart 2014 Pazartesi
Faili Meçhul
Dünün Olmak Vardı, Özlediğin.
Bir Kalabalık Bar Taburesi
Gitme Daha Fazla..
2 Mart 2014 Pazar
Zifiri...
Sen..!
Nerenle Sevmiştin?
Bir Şizofrenler
Bu gidiş hiç yakışmadı sana...
Gitmek hiç yakışmadı sana, daha anne olacaktın çocuklarıma. Hayallarime mimar olacaktın, güneş olacaktın karanlıklarıma...
Bir düş olacaktın rüyalarımda, unutmamış olduğum bir rüya olacaktın uyandığımda. Sevgilim demeyecektim asla, adın "Aşk" olacaktı lügatımda.
Gelip oturacaktın aklımın bi ucunda. Suyunu şelalerimden içecektin. Yüreğimde ısınacaktın kara kışlarda. Aklına estikçe gezecektin Dünya'yı, düşlerime binip gidecektin yedi kıt'aya...
Geceleri aya yürüyüp, güneşte uyanacaktık. Bu gidiş hiç yakışmadı sana...
Dön
Gitme
Sakın bir adım daha atma, gitme bir adım daha uzağıma. Özledim şimdiden seni, özledim ellerini. Gidişin miladı olur sevmelerin, gidişin miladı olur cehennemlerin. Gidersen, göm beni gamzelerine. Gideceksen beyaz tenin kefenim olsun, gözlerinde boğularak öleyim. Gideceksen bir adım daha; yanaklarına diksinler çiçeklerimi. Sesinde okunsun selalarım, ezanlarım...
Gideceğim diyorsan, beni de götür. Sensiz beni neylesin benliğim. Neylesin sevmeleri yüreğim... Eski sıfatı gelmez adının önüne, getiremem. Yüreğim her gün yanarken alev alev, dilim varmaz, eskitemem. Gitme, gidişin katilim olur, yolların sürgünüm. Gitme ne olur, gitme son günüm...